Türkiye’de erken seçim gündemine gelen yıkıcı deprem iç ve dış siyasi belirsizlikleri artırırken, Erdoğan yönetimine karşı muhalefeti blok halinde birleştiren ‘Altı Masa’ cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları eşliğinde bozuldu. Bir süredir kulislerde gündeme getirildi. Düzgün Parit (İYİP) lideri Meraklı Akşener, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını eleştirerek masadan kalktı. Türkiye’nin iç siyasetini karıştıran bu gelişme, dünyanın dikkatini Türkiye’ye çevirdi.
Son günlerde ‘deprem diplomasisi’ komşularla ilişkilerde yeni bir yakınlaşmayı gündeme getirirken, Türkiye’nin Suriye sorunu başta olmak üzere olası güç değişikliklerinin etkileri tartışıldı. Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri’nin 10 yıl aradan sonra ilk kez Suriye’yi ziyaret etmesi ve ardından deprem vesilesiyle Türkiye’ye gelmesi dikkat çekti. Bu ziyaret, bir yandan Türkiye-Kahire sürecini, diğer yandan Ankara-Şam sürecini hızlandırma olasılığını ortaya koydu.
Yeni süreçte seçimlerin yansımalarının ne olacağı merakla bekleniyor. Gazeteci-yazar Hüsnü Mahalli ile gelişmeleri konuştuk.
‘Esad neden seçimi beklesin?’
Hüsnü Mahalli’ye göre Akşener’in atılımından sonra ‘Erdoğansız Türkiye’ senaryoları yerine ‘Erdoğan ile bundan sonra ne yapabiliriz’ senaryoları konuşulmaya başlanacak. Mahalli, bu durumun Suriye lideri Esad’ın tavrını da etkileyeceği görüşünde:
“Şu anda tüm dünya desem abartmış olmam. Akşener’in masadan çekilmesinden bahsediyor. Erdoğan masadan kalkar kalkmaz yüzde yüz kazanacak. Bu nedenle Türkiye ile ilgili tüm söylemler ve hareketler bundan sonra farklı biçimler alacaktır. 10 gün önce daha farklı şekillenme ihtimali vardı. Erdoğan’sız Türkiye senaryoları tartışıldı. Artık Erdoğan’sız senaryolar konuşulmayacak. ‘Erdoğan’la bundan sonra ne yapabiliriz?’ senaryolar yazılacak, çizilecek ve aksiyon alınacaktır. Mısır, Suriye ve Türkiye üçgeninde konuşacak olursak bundan sonraki süreçte hep şu söylendi; Erdoğan’ın Putin’e “Esad’la barışın” gibi açıklamaları oldu. Şöyle yorumlandı; Esad’ın acelesi yok, seçimi bekliyor. Esad neden seçimi beklesin? Erdoğan kazanacaksa, şimdi veriler onu prestijiyle gösteriyor, neden bekleyelim? Putin’in arabuluculuğuna olumlu yanıt verebilir. Kasım ayındaki Erdoğan-Sisi el sıkışmasından bu yana ağırdan alıyor. Şimdi muhtemelen durumunu yeniden gözden geçirecek.”
‘Şükri’nin önce Suriye’ye sonra Türkiye’ye gelmesi bile bir mesaj içeriyor.
Arap dünyasının artık Suriye’yi yeniden toparlamak için çaba sarf ettiğini söyleyen Mahalli, bunun en değerli ayaklarından birinin de Suriye-Türkiye bağlantıları olduğunu hatırlattı. Son olarak Mısır ile hızlanan diplomasiye ve Dışişleri Bakanı Semih Şükri’nin Suriye’nin ardından deprem gerekçesiyle Türkiye’ye yaptığı ziyarete dikkat çeken Mahalli, Arap liderlerin Esad ile Erdoğan’ı uzlaştırmak veya Türkiye’yi Suriye’den uzaklaştırmak istediğini ifade etti:
“Mısır Dışişleri Bakanı’nın önce Suriye’ye sonra Türkiye’ye gelme tercihi bile bir açıklama içeriyor. Sarsıntının olduğu akşam Sisi, Esad ile telefon görüşmesi yaptı. Bu sadece beyin sarsıntısı için bir özür değil. Mart ayının sonunda, Arap Liderler Tepesi düzenli olarak toplanır. ‘Tekrar Esad mı çağıralım’ bağlamında bir mücadele var. BAE de, Cezayir de, Ürdün de bu çabanın içinde. Esad, Umman saltanatına gitti. Sarsıntı buna neden olmuş olabilir. Ama ondan önce de sonra da Suriye’yi Arap devlet başkanları arasında yeniden gruplandırma çabası var. Bu toparlanmanın en değerli ayaklarından biri de Esad ile Erdoğan’ı uzlaştırmak veya Türkiye’yi Suriye’den uzaklaştırmaktır. Hal böyle olunca Suriye ile barış konusunda konuşacağımız her şey Türkiye’yi etkileyecek ve Türkiye’nin iş birliğine ve dış ilişkilerine döndüğümüzde bundan sonraki sürecin Erdoğan’ın elini biraz daha güçlendireceğini düşünüyorum.”
“Mısır medyası ve Suudi medyası anlaşmazlığa düştü”
Rusya Federasyonu’nun Ortadoğu’daki etkinliğine ve Suriye’nin bu durumdaki rolüne değinen Mahalli, Şam’ın gelişmelerde “hem anahtar hem de anahtar” olduğunu vurguladı. Öte yandan ABD yönetimine Suudi ve BAE’nin ‘dinlenebileceği’ bölgedeki üsse atıfta bulunan Mahalli, başta Katar olmak üzere ülkelerin rolünün altını çizdi ve çatışma üzerinden bölgedeki çelişkili tabloyu da çizdi. Suudi ve Mısır medyasından:
“Suriye, Rusya demektir. Askeri varlık anlamında Rusya, Rusya’nın güvenlik kurulundan tüm siyasi süreçte var olduğu anlamına gelir, Rusya’nın tüm bölgesel çabalarında Suriye önceliklidir. Suriye, Rusya’nın bölgesel faaliyetinin artması için de bir sebep veya vesiledir. Rusların hava ve deniz üsleri Suriye’de olmasaydı, muhtemelen Orta Doğu veya Akdeniz’deki müzakereler bu kadar güçlü olmayacaktı. Suriye hem kilit hem de anahtardır. Afrika’da Rusların ve Fransızların kargaşası. Rusların Mısır’la kur yapma konusunda bağlantılarının hızla geliştiği bir dönemde yaşıyoruz. Öte yandan Suudi Arabistan ve hatta BAE’nin Biden’a ‘Git buradan, seninle uğraşacak vaktimiz yok’ diyecek kadar kafa tutmasının arkasında yine Ruslar var. Doğalgaz kavgaları var. Doğal olarak Mısır’ın Suriye’ye yönelik çabaları ile Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın Münih’te ‘Suriye ile artık çözmemiz gerekiyor’ açıklaması paralel değil, zıttır. Son bir aydır Mısır medyası ile Suudi medyası çatışıyor, bir kargaşa var. Bunlar orta Arap çatışmasından kaynaklanıyor. Mısır Başbakanı Katar’daydı. Milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmalarına, bir çok özelleştirme paketine imza attı. Katar, Mısır’ı yıkan ülkelerden biriydi. Sisi bunu Suudileri kızdırmak için yapıyor. Orada ilginç bir soğukluk var. Tıpkı Katar’ın son üç haftadır silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolünde olan Suriye’nin kuzeyinde askeri istihbarat değil, harika bir diplomatik, finansal ve silaha sahip olduğu gibi. Suriye’nin Türkiye ve Suriye-Mısır üçgeninde uzlaşma olasılığından bahsedecek olursak, Mısır’la barış yapmaya çalışan Katar’ın Suriye’deki İslamcı gruplara takviye yaptığını görüyoruz. Böyle çelişkiler, tuhaflıklar, saçmalıklar.”
“Amerikalılar Kardeşlik kampanyasından vazgeçmiş görünmüyor”
Suriye’nin kuzeyinde Türk kontrolündeki bölgede neredeyse tüm yapıların siyasal İslamcı olduğunu hatırlatan Mahalli, Türkiye’nin Mısır’a ‘Türkiye’deki Müslüman Kardeşler’i desteklemeyeceğim, yani radyo ve televizyonlarını kapatacağım’ dediğini belirterek, şu soruyu sordu; ‘Türkiye, Mısır’a karşı tavır alan ve savaşan Libya’daki İslamcıları ne yapacak’:
“İhvan, sen bunu ortak bir unvan olarak kullanıyorsun belki. Fırat’ın doğusunda PYD’nin kontrolündeki kamplarda aileleriyle birlikte 70, 30, 80 bin civarında DAİŞ’li bulunuyor. İhvan, siyasal İslam anlayışında değil ama en azından silahlı gruplar açısından, Amerikalılar şu anda bu kamptan vazgeçmişe benzemiyor. Siyasal İslam açısından konuşacak olursak, Suriye’nin kuzeyindeki Türk kontrolündeki bölgelerdeki tüm yapılar İhvan’dır, yani siyasal İslamcıdır. Biz bundan da vazgeçtik diyelim, Libya’dakiler de. Türkiye, Mısır’a şu sözleri verdi; “Tamam, sana karşı değilim. Türkiye’de İhvan’ı desteklemeyeceğim, yani radyolarını, televizyonlarını kapatacağım” dedi. Peki Türkiye, Mısır’a karşı ‘savaşan’ Libya’daki İslamcılarla tam olarak ne yapacak?”
‘Bize dizi izlettiriyorlar’
Ortadoğu’da yaşananların Batı’nın stratejik planlarından pek etkilenmediğini belirten Mahalli, 1928’de laik Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısına İhvan’ı çıkaranların ‘drama izlettirdiklerini’ düşünüyor:
“Ortadoğu’daki beş günlük politikalar, Batı’nın İslam coğrafyasına yönelik stratejik planlamasını çok fazla etkilemiyor. 1928’de Mustafa Kemal’in laik sisteminin Türkiye’deki laik telaffuzuna, Cumhuriyet’e karşı çıktılar ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’i kurdular. Formatlar ve zamanlamalar değişiyor. Hüsnü Mübarek kendi ülkesinde Amerika’ya ve Batı’ya hizmet ediyordu. Mısır, Tunus ve Suriye’den kaçan İslamcılar İngiltere, Almanya, İsveç ve Amerika’daydı. Onları devirip Mısır, Tunus ve Libya’da iktidara getirmeye çalıştılar. Sisi’ye takviye kuvvet verip ‘devir’ dediler. Bize biraz tiyatro izletiyorlar.”
haberpinarbasi.com.tr